2014 yılında iki ülke arasında başlamış olan kriz, Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna sınırlarına girmesi neticesinde savaşa dönmüştür. Ancak savaş sadece askeri derecede kalmamış, sportif anlamda da Rus takımları ile uluslararası organizasyonlarda birtakım yaptırımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Bu yazıda Rusya-Ukrayna savaşının spor üzerindeki etkisi, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’nde görülen bir dava ile birlikte incelenmiştir.

Uluslararası Federasyonların Tepkisi ve Verdikleri Kararlar

Savaşa karşı birçok uluslararası kuruluş ateşkes çağrısı yapmış, sportif alanda Uluslararası Olimpiyat Komitesi (“IOC”) 25 Şubat 2022 tarihli açıklaması ile; “tüm Uluslararası Spor Federasyonlarına Rusya veya Belarus’ta yapmayı planladıkları organizasyonların yerini değiştirmeleri veya organizasyonları ertelemeleri, Rusya ve Velarus hükümetlerinin, IOC’nin ateşkes çağrısına uymasını ve sporcuların güvenliğinin öncelik olduğu, uluslararası organizasyonlarda Rusya veya Belarus bayraklarının yer almayacağı ya da milli marşlarının çalınmayacağı” gibi kararlar alınmıştır. Aynı tarihte UEFA, Şampiyonlar Ligi finalinin St. Petersburg’dan Paris’e alındığını, bir sonraki bilgilendirmeye kadar Rusya veya Ukrayna’da herhangi bir UEFA müsabakası oynanmayacağını, gelişmeleri takip ederek yeni kararlar alınabileceğini duyurmuştur. Bunun üzerine birçok UEFA’ya üye olan federasyonlar Rusya takımlarına karşı oynamayacaklarını açıklamışlardır.

28 Şubat 2022 tarihinde IOC Uluslararası Spor Federasyonları’na yapacakları organizasyonlara Rus ve Belarus sporcularını ve resmi görevlilerini davet etmemelerini, bunun mümkün olmaması durumunda ise Rus veya Belarus sporcularını ülkeleri adına değil, tarafsız atlet ya da tarafsız takım olarak davet edilmelerini önermiştir. Yine bu tarihte UEFA, bir sonraki bildirime kadar, Rus takımlarının UEFA organizasyonlarında yer almasını askıya almış (The Suspention Decision) ve 2022/10 numaralı genelge ile üye federasyonlara duyurmuştur.

8 Mart 2022 tarihinde ise 37 ülkenin Spor Bakanlığı Rus ve Belarus takımlarının diğer ülkelerdeki spor müsabakalarından yasaklanmaları konusunda ortak açıklamaya imza atmışlardır. UEFA’nın 2 Mayıs 2022 tarihli nihai kararı ile Rus takımlarının 2022/23 sezonunda UEFA turnuvalarında yer almamasına karar verilmiştir.

Rus Takımlarının CAS’a Başvurusu

UEFA’nın Rus takımlarını organizasyonlarından çıkarmasının ardından 12 Mayıs 2022 tarihinde Rus takımlarından FC Zenit, FC Sochi, CSKA Moskova, Dinamo Moskova, Spartak Moskova UEFA’ya karşı CAS’a başvuru yapmışlardır. Daha sonra başvuruculardan Spartak Moskova başvurusunu geri çekmiştir.

Başvurucu takımlar iki ülke arasındaki durumu “Ukrayna’da özel operasyon” (kararda yer verildiği haliyle “special operation in Ukraine”) olarak adlandırırken davanın karşı tarafı olan UEFA ise bu duruma “Rusya’nın Ukrayna’yı istilası” (kararda yer verildiği haliyle “Russia’s invasion of Ukraine”) olarak karşılık vermiştir. Bu durum tarafların bakış açısını özetlemektedir.

Başvurucu olan Rus takımları UEFA’nın bu kararının amacının Rusya’ya “politik mesaj” göndermek olduğunu, kendi tanınırlık ve haysiyetlerini korumak adına olmadığını, UEFA’nın iyi niyetli olmadığını, Rusya’yı eleme niyetinde olduğunu, nihai kararın açıklanma tarihini dikkate alarak Nisan ayında açıklanan listede Rusya yer almakta iken 2 Mayıs tarihli nihai kararda yasaklanmasının çelişki yarattığını, Rusya’nın müsabaka dışı bırakılmasına rağmen Ukrayna ve Belarus’un bırakılmadığını, UEFA’nın güvenlik ve bölgesel kaygılarının Ukrayna ve Belarus açısından uygulanmadığını, UEFA’nın politik olarak tarafsız olmakla yükümlü olduğunu, IOC’nın politik duruşundan etkilendiğini, Rus takımlarını davet etmemek veya katılmasına izin vermemek için her şeyi yaptığını, UEFA’nın tutumunun ayrımcı ve yasaklanmış olduğu, çeşitli kısıtlamalara ilişkin iddiaların kanıtlanmamış olduğu (örneğin Moskova-İstanbul arasındaki sivil uçuşların yasaklanmadığı), UEFA’nın Avrupa futbolunu, fair-play, barış ve anlayışıyla, politik ayrımcılıktan, cinsiyet, ırk, din veya diğer nedenlerden ayrıştırarak yükseltmek amacında olduğunu, ancak bu yaptırımın sadece Rusya’ya uygulanmasının anlaşılmaz olduğunu, başvurucu kulüplerden hiçbirinin Rus hükümetinin askeri hareketini destekler nitelikte açıklamada bulunmadığını, UEFA’nın kararının kendi kodlarına aykırılık taşıdığını, aynı zamanda İsviçre Kanunlarına da aykırı olduğunu, ayrımcı hareketlerin başvurucuların kişilik haklarını ihlal ettiğini, böyle bir idari karar yerine alternatif kararlar verilebileceğini veya disiplin cezalarının yeterli olabileceğini, ileri sürmüştür.

(Burada bir parantez açmak gerekir ki, 2002’de İsrail-Filistin krizinde UEFA İsrail’deki tüm maçları askıya almış, 2006 ‘da tüm maçları İsrail dışına almış, yasağı kaldırdığında ise müsabakaları sadece Tel Aviv’de oynanmasına izin vermişti. Yine 2014 yılında baş gösteren Gazze-İsrail gerginliğinde UEFA yine tüm müsabakaları durdurmuş, İsrail takımlarına başka yerde oynanmasını teklif etmişti.

2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı kendi topraklarına katması sonucu Rusya ve Ukrayna arasında çıkan gerginlik neticesinde de ise bu iki ülke takımlarının birbiri ile oynamamasına karar vermişti.)

Buna karşılık olarak UEFA cevabında, askıya alma ve temyiz edilen kararın, UEFA müsabakalarının değerini, objektifliğini,  onurunu ve bilinirliğini korumak için verildiğini, küresel tepkinin güçlü olduğunu (Avrupa’da Rus diplomatlara saldırı gibi), kamuoyu tepkisinin müsabaka güvenliğini tehdit ettiğini, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun derhal tepki verdiğini, uluslararası spor kuruluşlarının önlem almaya zorlandığını, Rusya Judo Federasyonu ve Rus Biatlon Birliğinin kendi kararlarıyla güvenlik ve protesto nedenleriyle takımları müsabakadan çektiklerini, maçların tarafsız bölgede oynansa dahi ilgililerin güvenliğinin sağlanmasından endişe duyulduğu, askıya alma kararının devam ettiğini, Rusya’yı turnuvalar dışında bırakılmasının ilanına gerek duyulmadığını zaten 28 Şubat 2022 tarihli karar ile Rusya’nın turnuva dışına atılmış olduğunu, eşit davranma ilkesine aykırı davranılmadığını, verilen kararların gerekli olduğunu, politik sebeplerden alınmadığını, Rus takımlarının askeri çatışma sebebiyle alınmadığını, politik veya milli bir sebebin olmadığını, kararın UEFA Statüsünün 2.maddesine dayandığını, başvurucuların 28 Şubat 2022 tarihli askıya alma kararına itiraz etmediklerini ileri sürmüştür.

Yargılama Süreci

CAS önüne gelen davada, Rusya Futbol Federasyonunun, UEFA’nın askıya alma kararına karşı (CAS 2022/A/8709) yaptığı başvurunun karara çıkmamış olması nedeniyle, başvuran kulüplerin bu karardan etkilendikleri konusuna katılmıştır. İkinci olarak da katsayı sisteminin turnuvalara katılacak takım sayısında belirleyici olacağını göz önüne almıştır.

Mahkeme yargılama sırasında şu dört soru üzerinde durmuştur:

1.Başvurucuların dava açma hakkı var mı?

2.Heyete göre temyiz edilen kararın niteliği nedir?

3.UEFA İcra Kurulunun bu kararı verme yetkisi var mıydı?

4.Varsa, verilen karar yetkinin amaca aykırı kullanılması mıdır?

UEFA Yönetmeliğinin 62.2 maddesinde yalnızca karardan doğrudan etkilenen tarafların CAS’ta temyize gidebileceğine yer verilmiştir. Hakem heyeti de kulüplerin karardan hukuken etkilenmeleri neticesinde kararı CAS’a taşıyabilme hakları olduğuna karar vermiştir.

UEFA gibi uluslararası federasyon/federasyon birliklerinin kararları idari karar ve disiplin kararı olmak üzere karakterize edilebilir. Söz konusu davada ise bir disiplin kararından söz etmek mümkün değildir. Zira başvuran tarafların UEFA düzenlemelerini ihlal ettiklerine dair bir delil ya da iddia da yoktur. Öte yandan karar UEFA İcra Komitesi tarafından alınmış olup, disiplin cezalarında hukuk kurullarının karar verici olduğunu unutmamak gerekir. Heyet de verilen kararı idari bir karar olarak nitelendirmiştir.

UEFA İcra Komitesinin verdiği kararın hukukiliği de tartışma konusudur. Zira UEFA Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi yönetmeliklerine göre; mücbir sebep hallerinde UEFA Emergency Panel tarafından veya zaman kısıtlaması nedeniyle mümkün olmaması halinde UEFA Başkanı veya Genel Sekreteri tarafından karar verilir ve bu kararlar kesindir. Yine yönetmeliğe göre İcra Kurulu, yönetmelikte yer almayan tüm hususlarda karar vermeye yetkilidir. Heyet de İcra Komitesini temyize konu kararı vermeye yetkili kabul etmiştir.

Tartışılan son konu ise kararın UEFA yönetmeliği veya İsviçre Kanunlarını ihlal edip etmediğidir. UEFA’nın Avrupa futbolunun yönetici pozisyonunda ve hakim olması başvurucular tarafından ileri sürülmüş ise de rekabet hukuku açısından herhangi talep ve UEFA’nın bu hakim durumu kötüye kullandığına dair bir itiraz da ileri sürmemiştir. Dolayısıyla bu açıdan başvurucuların iddiaları reddedilmiştir.

Bu noktada heyet, başvurucuların eşit davranılmadığı itirazlarını da ele almıştır. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri harekat neticesinde Rusya’ya küresel çapta beklenenin çok üzerinde tepki gösterilmiş olması, Belarus’un böyle bir tepki ile karşılaşmadığından maçların tarafsız yerde oynanması gibi önlemler alınmasının mümkün olması ve dava konusu olan kararın İcra Komitesi tarafından verilen askıya alma kararının bir neticesi olması ve başvuranların lojistik sorunlarla ilgili iddiaları destekler herhangi bir delil ileri sürmemiş olmaları neticesinde eşit davranılmadığı yönündeki tüm iddiaları da reddetmiştir.

UEFA, Olimpiyat Hareketi’nin bir üyesidir ve kendi yönetmeliği gereği politik olarak tarafsız olmalıdır. Bu anlamda Rusya’ya uygulanan bu idari karar ile politik olmama ilkesi ihlal edilmiş midir sorusu esasında akla gelen ilk sorudur. Yukarıda da bahsedildiği üzere, daha önce de ülkeler arasında yaşanan siyasi-askeri krizler neticesinde takımlarla istişare ederek müsabakaları tarafsız bölgede oynatan veya maçları sadece tek bir yerde oynatma gibi çözümler üreten UEFA’nın Rusya’yı turnuvalarında liste dışı bırakması ve katsayıların düşürülmesi ile Rus takımlarının turnuvalara katılmasının önüne geçilmesi ister istemez akla Rusya’ya uygulanan özel bir yaptırım olup olmadığını düşündürmüştür.

Başvurucular da UEFA’nın vermiş olduğu kararının sebeplerinin üye federasyonların tepkisi, Avrupa hükümetlerinin verdiği büyük tepkiler ve toplumsal tepkilerin bir sonucu olduğunu, ayrıca UEFA’nın IOC’nin politik duruşunun etkisinde kaldığını da iddia etmiştir. UEFA ise buna cevap olarak kararın politik olarak alınmadığını, askeri çatışma neticesinde bütünlük ve güvenlik gibi sebeplerle alındığını belirtmiştir.

Olimpizm’in Temel İlkelerinin 5. maddesine göre; “…Olimpiyat Hareket içindeki spor kuruluşlarının belli haklara, yükümlülüklere ve özerkliğe sahip olması gerekmektedir. Bu hak ve yükümlülükler ile spor kurallarının özgür bir şekilde kurulması ve kontrolü, kuruluşlarının yapısı, yönetimi, bağımsız şekilde seçim yapması gibi özerklik sağlamaktadır. İlkenin 6. maddesine göre ise din, ırk, siyaset gibi nedenler Olimpiyat Hareketine aykırıdır.

Avrupa futbolunu yükseltmek, yönetmek adına görevlerini yerine getirirken politik, dinsel, cinsiyete, ırka ya da başka bir sebebe dayalı olarak herhangi bir ayrımcılık yapmamak özellikle politik ve dini açıdan tarafsız kalmak UEFA’nın temel prensiplerinden olup, ayrıca yönetmelikte de yer verilmesi bağlayıcılık kazandırır.

Mahkemenin bu davada atıf yaptığı, CAS 2019/A/6500 ve 6580 nolu davalarında politik olarak tarafsızlık; spor organizasyonlarında politik müdahalelerin olmaması, sporcuların herhangi bir politik müdahale olmadan sporu yapabilmeleri olarak tanımlanmıştır. Buna örnek olarak da İranlı bir sporcunun İsrailli bir sporcuya karşı yarışa girmemesinin İran hükümeti tarafından sporcuya dikte edilmesi ve sporcunun ailesinin tehdit edilmesi gibi doğrudan politik müdahale gösterilmiştir. Burada bahsedilen politik müdahale dışarıdan gelen bir engellemedir, UEFA’nın kendi içinde almış olduğu karar politik tarafsızlığın ihlali olarak değerlendirilmemiştir.

Sonuç

Tüm kapsamıyla değerlendirildiğinde, 21/2022 nolu Genelgenin ve dolayısıyla davaya konu kararın durumun aciliyeti, birtakım üye federasyonların Rus takımları ile oymayı reddetmesi, güvenlik endişesi, uçuş kısıtlamaları, küresel toplumsal tepkiler gibi birçok sebebi olduğu sonucuna varılmıştır. Heyet de askeri çatışmanın politik meseleleri artıracağını, ancak bunun tarafsız kalma ilkesini ihlal etme sonucu doğurmayacağını kabul etmişse de askeri çatışmanın hükümetler tarafından büyük ölçüde kınanması, uluslararası spor kuruluşlarının tepkisi, Rus vatandaşlara uçuş kısıtlamaları ile işletmelere sınırlamalar getirilmesi, çatışmanın ne kadar daha süreceği konusundaki belirsizlik, kamuoyu tepkisi, futbol açısından ise uluslararası federasyon ve kuruluşların Rus takımları ile oynamayı kesin bir dille reddetmelerini dikkate alınarak UEFA tarafından böyle bir karar verilmesini bir baskı sonucu olmadığına, UEFA’nın politik tarafsızlığını ihlal etmediğine kanaat getirmiştir. Yine Rus takım ve sporculara yapılan uluslararası boykot sebebiyle uyruğa dayalı bir ayrımcılık yapıldığı yönündeki iddiaları da reddetmiştir.

 

Bu noktada akla gelen bir soru da verilen kararın oranlı olup olmadığıdır. Nitekim daha önce de benzeri olaylar yaşanmış ve UEFA’nın farklı çözümleri olmuştur. Tabi ki bu hususun tartışmaya açık olduğunu vurgulamak gerekir. Başka önleyici tedbirler alınmalı mıydı veya alınabilir miydi yahut buna zaman ve imkan var mıydı, gibi kriterler söz konusu kararı değerlendirmede öne çıkabilir. Nitekim heyet de kararın orantılı olup olmadığını tartışmış, söz konusu kararın disiplin kararı olmadığını, bu davaya konu edilen kararın, 28.02.2022 tarihinde verilen askıya alma kararının orantılı, gerekli ve tarafların haklarını koruyucu bir sonucu olduğunu kabul etmiştir. Ayrıca bu davanın konusunun askıya alma kararının oluşturmadığı ve UEFA’nın müsabakaların güvenlik ve saygınlığını korumak için yasal yükümlülüğü olduğunu ve futbolun diğer spor branşlarından farklı olarak taraftar tepkilerinin çok daha baskın ve aşırı olduğunu (ırk, din, uyruk), taraftar grupları arasında saha içi ve dışında şiddetli çatışmaların yaşandığını, güvenlik açısından kararın heyete değil, UEFA’ya ait olduğu ve alternatif yaptırımların uygulanmasının UEFA’nın kararında olduğunu ve alternatif yaptırımların uygulanması neticesinde güvenlik açısından duyulan endişenin ülke sınırlarını aşabileceğine dolayısıyla verilen kararın da orantısız olmadığına karar vererek başvurucuların tüm iddialarını ve davayı reddetmiştir.

Av. Esra Melis İSTİKBAL, LL.M.